On yıllık evlilikten sonra, otuz yaşındaki anlatıcının eşi Esther aniden ortadan kaybolur. En son, Faubourg Saint-Honoré’de bir sokak kafesinde, kendisinden yaklaşık beş yaş küçük Kazak bir adamla görülmüştür. Bu bir kaçırılma vakası mı? Polis her olasılığı araştırır ve suç işlendiği düşünülen zaman için bahanesi olmayan kocayı tutuklar. Ancak, Esther ile arkadaş olan ve o dönemde şüpheliyle birlikte olduğunu söyleyen boşanmış bir gazetecinin ifadesi üzerine koca serbest bırakılır. Anlatıcı, Esther’in başka bir erkek yüzünden, hem de hiçbir açıklama yapmadan kendisini terk ettiğini hayal dahi edemez ve bu konu üzerinde sürekli düşünür. Bu durum bir takıntıya, yani bir Zahir’e dönüşür.
Buenos Aires’te Zahir, sıradan bir madeni paradır. Gujarat’ta, 18. yüzyılın sonlarına doğru bir kaplan; Java’da, Surakarta Camii’nden bir kör adam; Pers’te, Naidri Şah’ın denize attığı bir usturlap; Mahdi’nin zindanlarında ise, Rudolf Carl von Slatin’in dokunduğu bir türban kıvrımına saklanmış küçük bir pusula... Yazar Jorge Luis Borges’e göre, Zahir kavramı İslam geleneğinden gelir ve muhtemelen 18. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Zahir, Arapça’da "görünür, mevcut, açık" anlamına gelir. Bir kişi ya da şey, onunla temas kurduktan sonra, düşüncelerimizi tamamen doldurarak başka hiçbir şeye odaklanamaz hale gelmemize neden olabilir. Bu, ya kutsallık ya da delilik olarak algılanabilir.
Anlatıcı, ailesinin onun için hayal ettiği geleceğe nasıl direndiğini hatırlar. Ailesi ona, "Ne olursa olsun oku, oğlum. Yeter ki bir diploma al. Yoksa hayatta bir yere gelemezsin," diyerek baskı yapmıştır. Anlatıcı bu baskıya karşı çıkar, hippi olarak dünyayı gezer, bir şarkıcıyla tanışır, birkaç şarkı sözü yazar ve bir anda, ailesini dinleyip kimya mühendisliği okuyan kız kardeşinden daha fazla para kazanmaya başlar.
O dönemde özgürlüğü için savaşmaya başlamıştır:
"Hayatımın büyük bir kısmında köleydim. Çocukluğumdan beri özgürlüğüm için savaştım. Ailemle, beni yazar değil mühendis yapmak isteyen okulla, bana kötü davranan sınıf arkadaşlarımla savaştım. Kendimi geçindirecek bir iş bulmak için savaştım. Sevdiğim ama beni terk eden gençlik aşkımı kazanmak için savaştım. Sosyalizm ideali için savaştım, hapse düştüm, çıktım ve mücadeleye devam ettim. İlk, ikinci ve üçüncü eşimle olan sevgimi kazanmak için savaştım ve onlardan ayrılmak için cesaretimi toplamak adına savaştım. Gazetecilik işimi bırakıp bir kitap yazmaya cesaret etmek için savaştım, ülkemde edebiyatla geçinen kimse olmadığını bilsem bile. Bin sayfa yazdıktan sonra vazgeçtim, çünkü yazdıklarımı ben bile anlamıyordum."
On yıl önce, üç evlilik ve üç boşanmadan sonra, anlatıcı gazeteci Esther ile tanışır. Yazar olma hayalini henüz gerçekleştirmemiştir. Esther, yazma tıkanıklığını aşabilmesi için onu Madrid’e, ardından otobüsle Pireneler’e gönderir ve oradan Santiago de Compostela’ya kadar sürecek 38 günlük bir hac yolculuğuna çıkmasını sağlar. Dönüşünde, Esther’in desteğiyle yazdığı ilk kitap büyük bir başarı kazanır. Birkaç yıl sonra, ünlü bir yazar olan anlatıcı, Esther’in aniden ortadan kaybolmasıyla tekrar sarsılır. Esther’in son görüldüğü kişi olan Mikhail ile tanışarak, bu takıntısından kurtulmaya çalışır.
Sonunda Esther’in izini sürerek Kazakistan’da bir köye ulaşır. Esther, halılar dokuyarak ve Fransızca dersleri vererek yaşamını sürdürmektedir. Anlatıcı onu yeniden gördüğünde, Esther bir başkasından hamiledir. Buna rağmen, ikisi birlikte Paris’e geri dönerler.
Etrafımdaki çoğu kişi, Coelho okumayı bıraktığını söylüyor. Ben yine de yazara karşı garip bir sadakat mi nedir bilemiyorum, denk geldikçe bir kitabını okuyorum. Her zaman okuduğum tarz arasında farklı bir şeyler okumak iyi de oluyor. Ancak tarzı sizi bunalıma sokuyorsa tavsiye etmeyeceğim bir yazar:) Yalnız bu tarzından farklı olan Mata Hari' in son günlerini anlattığı casus kitabını tavsiye ediyorum.
Yazardan diğer okuduklarım:
Simyacı
Yazarın bu kitabını duymamıştım ben.
YanıtlaSilHayat hep mücadele ile geçiyor. İlginç bir kitapmış, bilmiyordum. :)
YanıtlaSilcoelho okumaktan sıkıldım :)
YanıtlaSil