Lucinda Riley' den okuyup sevmediğim bir roman olmadı sanırım. Ne yazık ki bu yetenekli yazar çok genç bir yaşta hayata veda etti. En son çok severek 7 Kızkardeşin Hikayesi serisini ve Melek Ağacını okumuştum. Orkide Evi de yine sürükleyici ve duygu dolu bir roman.
Kitabın konusu (Spoiler İçerir)
"Orkide Evi", kaderleri trajik ve gizemli bir şekilde birbirine karışan iki ailenin hikayesini anlatıyor. Genç ve başarılı bir piyanist olan Julia Forrester, kaderinin ağır bir darbesinden sonra Norfolk'taki eski evine döner. Burada küçük bir kulübeye sığınır. Çocukluğunda, her ikisi de ev sahibinin çalışanı olarak çalışan büyükanne ve büyükbabasıyla mutlu saatler geçirdiği Wharton Park yakınında, Julia'nın endişeli kız kardeşi Alicia, dikkatini dağıtmak için onu bir müzayedeye götürüyor. Son ev sahibinin ölümünden sonra nihayet satılacak olan mülk, Julia'nın Wharton Park'ın varisi Kit Crawford ile tanıştığı yerdir. Genç adam Julia'yı hâlâ hatırlayabilmektedir çünkü yaz aylarında Wharton Park'ta düzenli olarak teyzesini ziyaret etmiştir. Julia da sık sık tatillerini burada geçiriyordu. Müzayededen birkaç gün sonra Julia'nın kapısı çalınır; büyükbabasının kulübesindeki tahta döşemelerin altında bulduğu eski günlüğü ona veren kişi Kit'tir. Günlük büyükannesi Elsie'ye ait olabilir, bu yüzden Julia kısa süre sonra onu ziyarete gider. Elsie günlüğü görünce hayrete düşer ve bu günlüğün tanıklık ettiği, uzun süredir saklanan aile sırrını Julia'ya anlatmaya başlar.
Gizemin hikayesi 1939'da Hindistan'dan İngiltere'ye taşındıktan sonra bir yaz Wharton Park'ı ziyaret eden on sekiz yaşındaki Olivia Drew-Norris ile başlıyor. Ziyareti sırasında genç bayana bakan Elsie, kısa sürede onunla arkadaş olmuştur. Olivia burada çok dengesiz ev sahibi Adrienne Crawford'la tanışır ve iki kadın arasında kısa sürede iyi bir dostluk gelişir. Ayrıca, kendi isteği dışında askeri kariyer yapması gereken evin oğlu Harry Crawford ile de tanıştırılır Olivia hızla Harry'ye aşık olur ama Wharton Park'ta kaldıktan sonra uygun bir koca bulmak için Londra'ya taşınması gerekir. Birkaç ay sonra bu proje onları Lady Crawford'un baloya ev sahipliği yaptığı Wharton Park'a geri götürür. Burada Olivia, başlangıçta oldukça soğuk ve umursamaz davranan Harry Crawford ile tekrar karşılaşır. Adrienne, oğluna kendisi için çok değerli olan Olivia ile evlenmesini tavsiye eder. Annesinin iyiliği için Harry, ayrılmadan kısa bir süre önce Olivia'ya evlenme teklif eder, Olivia teklifi kabul ederek Wharton Park'ta kalır. Ancak düğünden kısa bir süre sonra korkunç bir keşifte bulunan Olivia, karısının duygularını geri kazanmak için boşuna çabalayan Harry'den duygusal olarak uzaklaşır.
Hikayenin ilk aşaması burada bitiyor - Julia ertesi sabah büyükannesinin evinden çıkıyor ve kötü bir nezleye yakalanıyor. Kit Crawford, Julia'ya sevgiyle bakar ve ikisi arasında yavaş yavaş yakın bir dostluk gelişir. Okuyucu ayrıca Julia'nın başına ne geldiğini de öğreniyor: Kocasını ve küçük oğlunu trajik bir araba kazasında kaybetmiştir. Ancak Julia yavaş yavaş kocasının kaybıyla yüzleşmeye başlar ve Kit'e aşık olur. Julia, eski hayatıyla yüzleşmek için Paris'e uçup kocasının evine gitmeye ve evi satışa çıkarmaya karar verir. Julia, Paris'e yaptığı son seyahatten önce Kit ile birlikte büyükannesini tekrar ziyaret eder.
Geçmişte ise Harry Crawford Tayland'da bir savaş hapishanesinde bulunuyor ve savaşın bitiminden sonra serbest bırakılacaktır. Tamamen bitkin bir halde eve dönmeden önce Bankog'da küçük bir otelde bir oda tutar ve Taylandlı genç kadın Lidia ile tanışır. Ona aşık olur ve Wharton Park'a olan yükümlülüklerinden vazgeçeceğine ve ayrılmadan önce aşkını ilan ettiği karısı Olivia'dan ayrılacağına söz verir. Harry bu amaçla Wharton Park'a döner ancak planlarını ailesine anlatmaya cesaret edemez. Ayrıca verdiği söze rağmen Bankog'a dönmeyeceğini Lidia'ya itiraf etmez. Birkaç ay boyunca Lidia'dan mektup alamayınca Elsie'nin kocasından Lidia'yı bulmak için Bankog'a gitmesini ister. Genç kadını bulur - ölmek üzeredir ve Harry'nin ayrılmasından sonra ondan bir çocuk sahibi olmuştur. Küçük kızı Tayland'da yalnız bırakmaya cesaret edemez ve onu hemen Wharton Park'a götürür çünkü ölmekte olan Lidia için yapabileceği başka bir şey olmadığına inanır. Küçük kıza eşi çocuk sahibi olamayan Elsie kendi çocuğu gibi bakar. Julia'nın annesi Jasmine adlı küçük kız, Harry'nin kendi kızı olduğunu bilmeden Wharton Park'ta büyür.
Elsie'nin sırrı açıklamasının ardından Julia'nın şaşkınlıktan adeta dili tutulur çünkü o aslında Wharton Park'ın gerçek mirasçısıdır. Kocasının evini satmak için Paris'e döner; burada kaderin bir sonraki darbesi onu beklemektedir. Öldüğüne inanılan kocası Xavier aniden yeniden ortaya çıkar ve ona araba kazasından kurtulduğunu itiraf eder. Oğlunun ölümünün suçluluğuyla Julia'ya dönemediği için ölmüş gibi kabul edilmeyi göze almıştır. Julia kocasının yalanları karşısında şok olur ve onu affedemez. Birkaç hafta sonra Paris'ten ayrılır ve Norfolk'a döner.
Eve döndüğünde Kit Crawford'a karşı güçlü hislerini hisseder ve onunla birlikte Wharton Park'a taşınır. Ancak her ikisi de bakıma muhtaç hale gelen mülkün tadilat masraflarını karşılayamayacaklarına kara verirler ve buruk bir şekilde yeniden alıcı ararlar. Bu arada Julia Bankog'a uçar çünkü muhtemelen orada hâlâ bir büyükannesinin yaşadığı düşüncesi ona eziyet etmektedir. Ve aslında Taylandlı zengin bir adamla evlenen ve Julia'yı gördüğüne çok sevinen Lidia'yı bulur. Julia ona kızı Jasmine'in birkaç yıl önce öldüğünü söyler. Ziyaretin ardından Julia İngiltere'ye geri döner. İşte bu noktada okuru bir sürpriz daha beklemektedir.
İlginç bir kitaba benziyor. İlişkiler yumağı kafa karıştırıcı geldi. :)
YanıtlaSilBen yazardan ilk bu romanı okumuştum sonrasında yedi kızkardeş serisinin ilk iki kitabını okudum devamı çevrilmedi ne yazık ki :( yazarı bende beğeniyorum, genç bir yaşta ölmesi üzücü. Keyifli okumalar:)
YanıtlaSilokuycam bu yazarı :)
YanıtlaSil