Hamileliğim çok yalnız geçti. Benim durumumu bahane ediyor, tek başına geç saatlere kadar dışarıda kalıyordu. İçkiye alışmıştı ve en kötüsü başkalarını etrafına toplayıp içmeye. Tabii paraları da ona ödetiyorlardı. Tüm mutsuzluğuma rağmen boşanmayı aklımdan bile geçirmiyordum. Israrla ailemi kurtarmaya çabalıyordum. Bebek dünyaya geldikten sonra herşeyin yoluna gireceğine inandırmıştım kendimi. İnsan bu durumları yaşayıp neden inatla düzeleceğine inanmaya çalışır bilemiyorum. Vazgeçmez sabırlı olursam herşey düzelecek diye kendimi kandırıp duruyordum.
Oysa hiç de öyle
olmadı. Oğlumuz dünyaya geldiğinde ilk işi gidip arkadaşlarıyla kutlama yapmak
oldu. Annesi yanımda kalsa da kendimi yapayalnız hissettim. Düğün gününün
ardından yaşadığım ikinci büyük hayal kırıklığı... Hastane çıkışı ise geceleri
uyuyamayacağını söyledi ve annesinin dairesinde kalmamızı istedi. Hayal
kırıklığı içindeydim ama oğlumu o kadar seviyordum ki, diğer herşey ve herkes
ikinci planda kalmıştı. O günden sonra oğlum için yaşamaya başladım. Minicik
haliyle o kadar sevimliydi ki...
Evde boş da
durmuyor, ufak tefek çeviri işleri ve makale yazarlığı yapıyordum. Oğluma süt
verirken tek elimle de kitap okuyordum. Tabii kazancım çok azdı ama çalışmak
iyi geliyordu.
Bu dönemde hep
başka kadınların varlığından şüphelendim ama elimde hiç kanıt olmadığından
sadece kıskançlık ve şüphe deyip geçiştiriyordum. Oysa ki hislerim her zaman
çok güçlü olmuştur.
Bir gün üvey
annem arayıp; önemli bir şey konuşmak istediğini söyledi ve iş çıkışı ona
uğramamı rica etti. Annesi de vardı tabii gittiğimde. Bir süredir babamla
ilişkilerinin çok bozulduğunu söyledi ve babamla konuşmamı istedi. Bunu benden istemesine
doğrusu çok sinirlenmiştim. Bana ilişkileri hakkında hiç de bilmeye ihtiyaç
duymadığım detayları anlatmasına da. İkisinin arasındaki probleme karışmak istemediğimi
ve aralarında çözmeleri gerektiğini söyledim ve çıktım gittim.
Babamın işleri
günden güne bozulmaya başlamıştı. Gelişen teknoloji ile açılan modern
firmalarla onun rekabet edebilmesi mümkün değildi. Dükkanını kapatmak zorunda
kaldı. Tabii ülkemizin durumu malum. Bir yaştan sonra iş bulmak neredeyse
imkansız. Uzun zaman iş aradıktan sonra, eşimle konuşup onun yanında çalışmaya
başlayacağını söyledi. Bana sormadan bu kararı almalarına hiç de
sevinememiştim. Babamın geçimsizliği ve kocamın zaten epeydir şüphelendiğim ev
dışındaki yaşam tarzı ile bu işbirliğinin nasıl yürüyeceğini öngörüyordum.
Üstelik bizim işimiz de kocamın
beceriksizliği sayesinde en parlak günlerini yaşamıyordu. Nitekim babamın işe
başlamasıyla daha da bozuldu ve babam ona vaadedilen parayı alamamaya başladı.
Bu arada haftanın bazı günleri bizim evimizde kalıyordu.
Artık babamın eve
pek para getiremeyeceğini anlayan karısı, yirmi yıllık evlilikten sonra onu
kapıya koydu. Bu yaşta bir de sokakta kalmıştı. Yani yanıma almaktan başka
çarem yoktu. Ayrılmalarına belki sevinmem gerekirdi ama şaşıracaksınız hiç
sevinmedim. Hayatımın en güzel yıllarını evlilikleri ile mahvetmişlerdi. Tüm
çekilen acılar, babaannem ve benim yaşadıklarımız onların ayrılmasıyla boşuna yaşanmış acılara dönüşmüştü. En
azından birlikte yaşlansalardı bize yaşattıklarına rağmen, tüm hayatları
birlikte geçti yaptıklarına değdi diyebilirdim. Ama şimdi kendimi her şeyi boşuna yaşamış gibi
hissediyordum.
Babam günden güne
huysuzlaşıyor, evde herşeye kusur buluyor, oğluma karışıyor ve zaten kötü olan
evliliğimize rağmen bir de ikimizi birbirimize düşürüyordu. Bu curcunanın
arasında kafa kafaya verip bir pansiyon açmaya karar verdiler. Tabii kendileri
finanse edemeyecekleri için, babam varlıklı bir arkadaşıyla konuştu ve onu ikna
etti. Tüm bunlar yine benim arkamdan planlanmış ve ben ancak imzalar atılıp iş
sonuca ulaşınca öğrenmiştim. Sanırım ikisi de benim itiraz edeceğimi
biliyorlardı. Kocamın yeni bir para kaynağı bulunca nasıl bir canavara
dönüştüğünü biliyordum.
Babam pansiyonda
kalmaya başlamıştı. Büyük emeklerle hazırlanıp açılışı yapmıştık. Ama kocam
orayı vur patlasın çal oynasın zaman geçireceği bir yer olarak görüyor, ortağı
ise yatırdığı paranın karşılığını bekliyordu. Aslında çok iyi iş yapabilecek
bir yeri batırmak ancak eski kocamın becerisi olabilirdi. Bir iş kurmak yetmez,
o işin iyi yürümesi için çaba göstermek de gerekir. Yardımcı olmaya, orada
durup işlerle ilgilenmeye çalıştım ama rahat rahat istediklerini yapamayacak
diye buna karşı çıktı. Ortağıyla anlaşmazlığa düşüp kapının önüne konması uzun
sürmedi. Bu arada babam pansiyonda kalan bir hanımla tanışmış ve evlenmeye
karar vermişti. Oldukça varlıklı olan kendinden yaşça büyük bir kadındı. Yine
de kendine bir hayat kuracak olması beni rahatlatmıştı. Böylece kendi
sorunlarıma yoğunlaşabilecektim.
Genç okurlarıma tavsiyem asla çocuk kalmış bir erkekle evlenmeyin. Benim
ilk eşim çocuk kalmış bir insandı. İnsanların gelişmesi ve olgunlaşması için
bazı evrelerden geçmesi gerekir. Aile evinden çıkıp tek başına yaşadıktan sonra
aile kurarsa bir insan, en doğruyu yapmış olur. Aile evinden kendi aile evine
geçen insan ise o gelişim evresini atlamış oluyor. Aslında bu kadınlar için de
geçerli. Eğer eşiniz sizden daha olgun ve güçlü kişilikte ise bir erkek olarak
o gücün altında ezilirsiniz, taşıyamazsınız. Güçlü bir kadın, yanında ya kendi kişilik gücüyle eşit ya da daha
güçlü bir erkek arar. Karısına bu anlamda
yetişemeyen erkek de bir süre sonra ya onu ezmeye, ya da küçültme
çabalarına girişir. Bu sadece benim yaşadığım bir deneyim de değil, çevremde de
birçok kişide tanık oldum. Yeterince olgunlaşamamış ve kişiliği gelişmemiş
insan da ailesinin yükünü taşıyamaz ve sahiplenemez. Çok sevdiğim bir ablamın
söylediği gibi, bu erkekler insana bir beden küçük geliyor 😂
Erkeklern bize bir beden küçük geldiği, dğru lafmış:)
YanıtlaSilBen de cok dogru buluyorum, tabii ki tüm erkekler icin degil 😊
SilEvlenince birbirlerini değiştireceğini düşünenlere kızıyorum ben de. Olmuyor kimse kimseyi değiştiremiyor , boşuna hayal kurulmasın...
YanıtlaSilCok haklisin canim insanlar degismiyor 😊
SilNe kadar da sabırlıymışsın Derya'cığım. Gerçekten zor zamanlarmış. İnsan ne diyeceğini bilemiyor.
YanıtlaSilUzaktan bakinca ben de kendime sasiyorum 😊
SilEn son cümle çok doğru Derya. Bayağı zorlu günlermiş ilk evliliğinde çektiklerin. Aynen yazdığın gibi boşuna yaşanmış acılar olmuş. Dilerim mutluluk hep ailenle olur. Sevgilerimle...
YanıtlaSilCok tesekkür ederim, sevgiler 😍
SilSon cümle muazzamdı , kaliteli içerik için teşekkürler..
YanıtlaSilBir erkekten bu yorumu almak güzel. Ben tesekkür ederim 😊
Silyaa valla filmde romanda olsa inanmam kurgu derim bunnaraa :)
YanıtlaSilMaalesef degil canim 😊
SilAhhh Deryacım
YanıtlaSilBaba işte sana nasıl davranırsa davransın Baba
Olgunlaşmamış erkek insanın sırtında bir yük
Öyle ne yazik ki canim 😊
SilYazınız çok güzel olmuş bende sizi iadeyi ziyarete beklerim.
YanıtlaSilhttps://devyemekevi.blogspot.com
Tesekkür ederim 😊
Silderiaaaa son yazısımdağğğ :)
YanıtlaSilGördüüüm sen bir tanesin 😍😍😍😍😍😍
SilMerhaba
YanıtlaSilUzun zamn olmuş uğramayalı blogunuza. Özlemişim yazılarınızı, ellerinize sağlık.
Tesekkür ederim her zaman beklerim 😊
SilAileler ve özellikle anneler çocuklarına fazla korumacı davrandıklarında da kişiliklerinin gelişmesine izin vermemiş oluyorlar.Ülkede gerçek yetişkin sayısı az diye düşünüyorum.
YanıtlaSilÖzellikle erkekler gec olgunlasiyor o yüzden tek basina yasayip hayati ögrenmeleri daha dogru olur.
SilTüm bu yaşananlardan muhteşem bir Derya çıkmak üzere... devamıni bekliyorum sabırsızlikla 🤗
YanıtlaSilSon bir iki bölüm kaldi canim 😊
SilEbeveynlerin korumacılık adına çoğu zaman da farkında bile olmadan yaptıkları hataların sonucu. Olgunlaşamayan, sorumluluk duygusuna sahip olamayan insanların yarattıkları yıkıntılar. maalesef eş olan birey de her zaman güçlü olamıyor ve yaşananlar tüm aile bireylerinin toplum içinde erimesine ya da suç unsuru haline gelmesinin kök nedeni oluyor.
YanıtlaSilCocuklari yetistirirken dikkat etmemiz gereken cok sey var.
SilDediğin gibi sanki tüm yaşadığın eziyetleri boşuna yaşamışsın gibi bir durum çıkıyor onların ayrılıklarından...
YanıtlaSilHayatın karşımıza ne zaman ne çıkartacağını bilemiyor işte insan...