Eylül ayı nasıl geçti ben de anlamadım. Duygu dünyam bakımından garip bir aydı. Okullar açıldı, ilk haftalar zaten onun telaşı ve çocukların sonsuz aktivitelerine koşturmakla geçti.
Ağustos sonu eşim ve Ada bir haftalığına İstanbul' a gittiler. Bebekliğinden beri Ada' nın bu ilk gidişi idi ve İstanbul' a, Adalara hayran kaldı. Memleket çekiyor tabii insanın kanında var nereye gidersen git:) Babası oldukça yoğun bir gezi programı hazırlamıştı. Aya Sofya' sından tutun da, İstiklal caddesi, Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı, Anadolu yakası, Adalar, Beyoğlu derken canları çıktı ama bir seferde epeyce yer gördü. Benim çocukluk evime kadar gördü:) Babasının akrabaları ile tanıştı. Tabii Karya bu geziye pek bozuldu ama ikisiyle birden uğraşamam deyince babası o bir sonraki yolculuğa kaldı:)
Oradan döndükten bir hafta sonra da ayağının tozuyla İngilizce öğretmenleri ile Brighton ve Londra'ya gittiler sınıfça 🙄. Leyleği havada gördü çocuk 😃
Karya da yeni okuluna başladı. Şimdilik memnun. Bu arada ergenlik de baş gösterdi işimiz zor:) Tiyatro kursu, piyano, okul orkestrası derken tiyatroda Momo oyunu için başrol teklifi aldı. Okulun başı çok ders olmaz diye kabul ettik ama provalar gerçekten oldukça zaman alıyor. Öğretmenleri çok yetenekli buluyor biz de olabildiğince destek oluyoruz çok seviyor diye.
Ada da son sürat burada Matura denilen lise bitirme sınavları ve Akademiye giriş sınavı için hazırlanıyor. İkisi için de zor bir yıl olacak ama sonuçta başarılan bir şeyler olunca yorulmaya da değiyor.
Tabii bütün bu koşturmanın organizasyonu kimde dersiniz: Tabii ki bendenizde:) Çocuklar küçükken büyüyünce rahatlarım diyordum ama öyle olmuyormuş. Çocuklarına hakkıyla destek olmak, onları hayata hazırlamak çok büyük sorumluluk ve emek istiyor.
Bu arada mahkeme işlerim de hala sürüyor babamla ilgili. Henüz dava süreci olduğu için fazla detay yazamıyorum. Ancak şu kadarını söyleyeyim, hakkını aramak çok masraflı ve zormuş. Allah orada yaşayanlara yardımcı olsun.
Sonbahar gelince bahçede çok iş oluyor. Kes, biç kışa hazırlıyoruz. Hem kışın çıkıp bir çay kahve içerken derli toplu görünüyor, hem de baharda işimiz zor olmuyor. Ama bitkiler büyüdükçe büyüdü kes kes bitmiyor:)
Tabii bu kadar koşturma arasında bloglarıma istediğim kadar zaman ayıramıyorum. İki arada bir derede ne yazabilirsem artık. Bu da beni üzüyor, daha çok yazmak istiyorum. Biliyorsunuz İsviçre' nin Sesi gazetesine de yazıyorum ama oraya da istediğim kadar sık yazı gönderemiyorum.
Uyku düzenim iyice bozuldu dört saat ya uyuyorum ya uyuyamıyorum. Bu gidişle ilaç almam gerekecek. Tabii uykusuzluğun bir avantajı bolca kitap okuyorum geceleri. Ama sağlıklı olmadığını da biliyorum. Sabah çocuklar için uyanamam diye ilaç almaya da korkuyorum.
Eylül' le birlikte okula hızlı bir giriş yaptık ve yeni okul yılı bize neler getirecek diye bekliyoruz. Şimdilik bizden haberler böyle. Bir sonraki ay iç dökmelerine kadar kalın sağlıcakla.